İLK KAN VE İLK FİSEBİLİLLAH

İLK KAN VE İLK FİSEBİLİLLAH
ALPEREN GÜRBÜZER

Akşama doğru bir vadide birkaç gencin değişik hareketler içerisinde iken gördüler, dediler ki;
—Bu yaptığınız nedir?
Cevap verdiler:
- Bir tür ibadet, yani namaz..
Bu sefer işi kurcalayaraktan:
— Hani Lat? Hani Uzza? Hani Hübel? Hani Sanemlerimiz?
Gençler:
— Onlar taş parçaları değil mi, cansız taşlara tazimde bulunur mu? Diyerekten alay edince Ebu Süfyan ve diğerleri kızarak:
— Şimdi derhal burayı terk edip defolun, dediler. Bunun üzerine ortam iyice gerildi ve ilerde bulunan bir çene kemiğini eline alan Sa’d b. Vakkas üzerlerine doğru fırlatınca içlerinden birisinin kafasını yardı. Adam kan revan içinde kalmıştı. İşte ilk kavga.. ilk kan.. Aynı zamanda İslam uğruna ilk cihad ve ilk fisebilillah örneği.. Sa’d b. Vakkas bu hamlesiyle ilerinin Fatihi olabileceğinin işaretini şimdiden vermişti bile..
Sa’d b. Vakkas bir keresinde de evde iken annesi namaz kılarken görünce:
— Oğlum yoksa geçen şu kavgaya neden olan namaz bu mu?
Sa’d b. Vakkas:
— Evet, deyince annesi:
- Ya atalarımızın dinine dönersin, ya da ana katili olursun..
Anne kararlıydı. Gerçektende ölüm orucuna başladı, birinci gün, ikinci gün ve üçüncü gün derken açlıktan bayılır hale gelip sayıklamaya başladı. Sayıklarken bile oğluna atalarının dinine dönmeyi telkin etmekten geri durmuyordu. Perişan halini mahzun gözlerle izleyen oğlu peygamberimize meseleyi anlattı. Allah’ın Rasulü bu konuda sıcağı sıcağına inen vahyi okuyarak olayı aydınlattı:
-‘Biz insana ana ve babasına tavsiye ettik ve şu emri verdik: Hem bana, hem de anana ve babana şükret. Dönüş sadece banadır. Sana baskı yapar uğraşırlarsa onlara itaat etme. (peygamberin) yolunu tut…’
Bu ayeti kerime; Allah’a iman konusunda engel koymak isteyen anne ve babaya itaat edilemiyeceğini buyuran değişmez hükümdü.
Zaten Sa’d b. Vakkas değişmez hükmün gereğini yaptı, anne bu kararlılık karşısında pes etmek zorunda kalarak ölüm orucuna son vermek zorunda kaldı.
Sa’d b. Vakkas ileriki yaşlarda Uhut, Hendek ve bütün seferlerde bulundu. Uhud’da Habib-i Kibriya’ya kendini siper edince Allah Rasulü Sa’d için:
— Anam babam sana feda olsun Ya Sa’d! hadi durma at oklarını’ beyan buyururak övgüye mazhar oldu.
Hz. Ömer devrinde de Kadisiye zaferinin ve Kisra ülkelerinin fatihi. Önce o büyük gaza Irak fethiyle başlar, sonra önlerinde 40 fille gelen seksen binlik orduyu hezimete uğratıp, oradan da Kadisiyye’de toplanan Fars ordusunu darmadağın eyledi. Ordan da Kisra’nın sarayına yüklendi, derken elde ettiği başarının neticesinde Kisra’nın ganimetlerinin dörtte birini ve Kisra’nın kızını Hz Ömer’e layık görerek gönderiverdi. Hz. Ömer de cariyeyi Hz. Hüseyin’e layık görerek bu evlilikten nur neslini yürüten Zeynel Abidin dünyaya geldi.
İslam uğruna çocuk yaşta diyebileceğimiz çağda ilk kan akıtmak ona nasip olmuştu, kamil yaşta da Kisra başbuğu olmak yine ona nasip oldu. Kisra Fatihi başarı ile çıktığı gazaların ardından gururlanmadan özetle şu hutbeyi irad etti:
—Ey İnsanlar! İşte Kisranın hali, işte babasından kalan Medain mülkü. Nerede o haşmet ve saltanat? Nerede o asker ve yardımcıları? Allahü Teala buyuruyorki; De ki dünya metai azdır..